29 Temmuz 2012 Pazar

HERKEZ PANİK ATAKA OLMUŞ HABERİMİZ YOK

Şimdi anlatacaklarım şaka gibi..Hani demiştim ya , panik atak olanlar napıyor hastalıktan kurtuluyor mu diye? Bu bloğu açma nedenimde başlangıçta oydu benim gibi kaç kişi müzdarip bu durumdan diye..Neyse , şimdi bahsedeceğim kısım biraz da fıkra gibi...A bu arada kısa bi not ; insan bir şeye odaklanınca evrende aynı enerjiyle mutlaka çakışıyor.Bu evren meselelerine ilk başta çok kafa yormamıştım .Aykut Öğütün "evrenden torpilim var" kitabını okuduğumda da kitabın umut verici yönlerini çok sevmeiştim ama enerji çakışması kısmına öyle çok da inanmamıştım .Taki yazının başındaki bahsettiğim olayını yaşayana dek.
Olay istiklal caddesindeki kitapçıda geçiyor.Psikoloğum o dönemde bana "HOŞÇAKAL PANİK " diye bir kitabı tavsiye etmişti.Kitabın peşine düştüm çünkü bu kitaptan çok fayda gören olmuştu. İstiklalde büyük bir kitap evine girdim , önce raflara göz attım ama en iyisi bir bilene sormaktı ve bir bayan görevlinin yanına gittim.
-Hoşçakal panik isimli kitabı arıyorum yardımcı olabilirmisiniz? dedim
-Neyle ilgili.diye sordu
-Panik atak rahatsızlığım var da, bu yüzden tavsiye ettiler dedim.
Görevli - Lütfen ben size yardımcı olamam bende de panik atak var, biri panik atak diyince çok kötü oluyorum zaten kitapta yok dedi.
Şimdi gel de "Aykut Öğüt"ün yazdıklarına inanma..evrene yaydığın paralel enerji yolunu mutlaka bu insanlarla kesiştiriyor.
panik anına yakalanınca benim yaptığım , başka bir şeye konsantre olmaya çalışmak, bunuda psikoloğum önermişti, bir kitabı tersten okumaya çalışmak vs..o an pek çok şey işe yaramıyor gibi görünse de bir şey yapmak ve anın etkisini zayıflatmaya çalışmak en güzeli ve ne yapın edin bunu söylemekten vazgeçmeyeceğim ama bir psikoloğa terapiye gidin.Çünkü ilaç bittiğinde balataları yenilemiş olmak gerek , beynin yedek parçası olmasa da tamir için uğraşan psikologlar var.

25 Temmuz 2012 Çarşamba

80 YAŞINDA BİR KADIN ŞEZLONGDA YANLIZ VE HİÇ DE MUTSUZ GÖRÜNMÜYOR

Bu hikaye öyle bir ağacın gölgesinde geçmiyor.Çünkü yaşlı kadın , o bildiğimiz tatil köylerinin birinde denize en yakın şezlongda oturuyordu.yaşı yaklaşık 80 civarında, bembeyaz ve buruşuk teninin üzerinde mavi mayosu, gözünde güneş gözlükleri ve başında hep şu yaşlıların taktığı hasır şapka.Nedense gözüm takılmıştı..Sanırım bu yaşta yanlız oluşuna..Uzun süre baktım yanına gelen ne bir torun ne de çocuğu olacak yaşlarda birileri yoktu. Bana ve oğluma baktı gülümsedi bende başımı öne eğip selamladım ve gülümsedim.
Yaklaşık yarım saat sonra denize girdi ve yüzdü, çıktı ve şezlonguna uzandı.Acaba bu yaşta bende bu kadar özgüvenli olabilir ve denize tek başıma girip yüzebilecek kadar sağlıklı olabilirmiydim? Ah şu sigaradan bile kurtulamamıştım henüz.Acaba bu yaşlı kadın hayatında hiç sigara içmişmiydi. Öğlene doğru kalktı ve plajdan ayrıldı.
Öğleden sonra yine gördüm , barda oturmuş türk kahvesini içiyordu.Yine yanlızdı , birileriyle telefonda konuştu ve bir kaç gün sonra evine döneceğini söyledi.Gerçekten bu tatilde yanlızdı.Ama tuhaf ki en ufak bir yanlızlığa dair mutsuzluğu yoktu.Telefon konuşmalarından anladığım öyle çevresi olmayan arayıp sorulmayan biride değil. yine göz göze geldik.Sanırım gözlerimim sürekli onun üstünde oluşunu farketti belliki anlam veremedi.Ama ben bu hüzünsüz yanlızlığını giderek daha çok merak etmeye başladım.
Acaba çocukları yok mu? Ya başına burda birşey gelse ? Düşsse gece? Hani ortalık yerde olsa biz yardım ederiz ama ya gece su içmek için kalksa ve düşse kimseye sesini duyuramasa? Yada nebiliyim denizde yüzerken kötüleşşse? Nasıl olur da bunu o düşünmüyosa ailesi de düşünmez!!!
Anlayamıyorum ve bu merakım, kafamda bu kadınla ilgili endişelere bulamadığım sorularla doluyum..
Belki de umursamıyor, nerde turak orda bırak.Bir canımız var taşıdığımız o da nerde son bulursa mı? acaba bu özgüvenin sonu...
Kendime bakıyorum yaşantımı şöyle bir gözden geçiriyorum. Hergün ailemi arıyorum annemi babamı iyiler mi diye.Üstümde bir sürü sorumluluk ya sonrası..Ya 80 yaşındaki ben böyle olabilirmiyim.?
Bilmiyorum ama bu kadının sırrını öğrenmeliyim ...

24 Temmuz 2012 Salı

DENİZ ATI TATİL KÖYÜ-İZMİR GÜMÜLDÜR

Bu yazıyı yazmasam çatlardım...Çünkü çocukla tatil demek bir anda tatiliniz bir işkenceye de dönüşebilir demek..Ama ben size masal gibi bir yerden bahsedeceğim.
Tabi lüx tatil yerlerinden, bina bina mekanlardan , gereksiz animasyonlardan, oda ile deniz arası 1000 km yürümekten bıktıysanız...Yok bende para çok o yüzden 1 haftaya 10.000tl veririm diyorsanız zaten aynı klasmanda değiliz ben o kadar para veremem arkadaşım.
Neyse,
Geçen hafta İZMİR GÜMÜLDÜR de DENİZATI TATİL KÖYÜne gittik. Hoş İzmirliler bu tesisi zaten biliyor ve hep gidiyorlarmış biz tesadüfen bulduk.
Tesis girişten itibaren çok geniş bir çamlık arazide kurulmuş.Sadece 77 bungalow var.  Biz satsuma diye bir kampanyasından faydalandık 4 gecesi 1000 tl tam pansiyon..
Çocukları serbest bırakabiliyorsunuz.Düz , çamların altında çim bir alan var. Büyüklerin havuzu biraz küçük ama yeterli oluyor.Öğleden sonra çamların altında çocuğunuz uyurken siz kitap okuyabiliyorsunuz.Deniz durgun olduğunda tam bir havuz.Ancak bizim gittiğimiz tarihlerde dalgalıydı (bizim şansımızmış öyle dediler) .Ben kum ve bulanık denizden hoşlanmam pek.Bu nedenle açıkta yüzmeyi tercik ettim.Ama kumsal çocuklar için oldukça uygun.
Sadece çocuklu aileler olduğu için , çocuklar kendi aralarında hemen grup oluşturuyor ve oynamaya başlıyorlar kaybolacakları bir alan pek yok açıkçası.
Çocuk klübü oyun parkının yanında ve tesisin ortasında oldukça efektif.
Genel kaliteye gelince.
Sabah kahvaltısı 30 çeşit falan 1000 çeşit yok.akşam yemeği de öyle.Ama içki sevenler için eşlik eden mezeler var.
Bizim odamız bahçedeki bara yakındı bu nedenle çocukları uyutup , bara kaçıp bişiler içip başbaşa sohbetler yapabildik.
Odalar güzel ve temiz, öyle şatafatlı değil ama yeterli.
Akşam ne giysem derdiniz yok çünkü öyle bir ortamda yok, büyük bir gece şovuda yok.Zaten hepi topu 200 kişi var , hava atılacak bir yer değil :)))
2 - 3 elbise , güzel bir kitap yeterli.
aaaa az daha unutuyordum , banyo havlusu dışında plaj havlusu vermiyorlar havlusuz gitmeyin.
Ama 2-3 günde olsa deneyin :))))
Ohh be çocuklu aileler için misyonumu tamamladım :))))

MECAZİ ANLAMDA RUH HASTASI OLUNCA:)))

CİPRALEX in son günü mü? Yazısının devamı...
Hani bahsetmiştim ya bana neler oluyor diye araştırmaya başlamıştım? Ve teşhis konunca da internetten bu panik ataklar ne yapar? Ne yer ne içer diye araştırmaya başlamıştım.İşte o zamanlar okuduklarım bana dehşet veriyordu. İlaçların prospektüslerini okuyodum ..Nasıl içilir diye değil tabiki yan etkileri neler diye..
Tabi psikiyatrist ve psikolog ilk bunu yasaklamıştı..OKU MA VE ARAŞTIR MA ....Çünkü beyin hassaslaşınca her insanın her yazdığı sizin de başınıza gelecekmiş hissine kapılıyosunuz.
En son psikiyatristime gittiğimde ilacı bırakma evresine başlamaya karar verdik.2 ay yarım doz olmak üzere planlama yaptık.
E tabi huylu huyundan vazgeçermi başladım 2 gündür internette gezmeye..Kim bırakmış, bırakabilmiş mi, neler yaşamış... Yani biraz iyileşmiş olmasam başa döneceğim :))) Okuma işte OKUMA olmuyo alışmış kudurmuştan betermiş.
Neyse okuduklarım yine vahim...ben henüz öyle tuhaf bişiler hissetmiyorum..Arasıra gelgitler oluyor ama sanırım bu aralar bazı aile sorunlarınn etkisi benim hastalığımdan daha önde olduğu için olabilir.
Ben iyileşmemin tamamını ilaca bağlamadığım için sanırım diğerlerine göre psikolojik olarak daha rahatım. Tabi korkmuyor değilim ara ara yoklamalardan ama yok bu iş bitti bence.
Şimdi heyy panik ataklar, anksiete bozukluğu olanlar, depresyonda olanlar özellikle ilacı benim gibi bırakma peşinde olanlar "panik yok" doktor bırakabilirsin diyorsa bırakabilir ve eski yaşantımıza dönebiliriz..
İşte bu yazı tam kendimi telkin oldu. Şimdi bu yazıyı yayınlayacağım ve internet evrenine göndereceğim ve inancım sizin de enerjiniz yükselecek.:)))

12 Temmuz 2012 Perşembe

BU GÜN CIPRALEX İN SON GÜNÜMÜ

Yazmaya panik atakla başlamıştım.:) Demek ki her şerden bir hayır doğabiliyor.Panik atak ve anksiyete bozukluğu olunca hayatınıza ister istemez bir psikiyatrist ve bir psikolog giriyor.
Açıkçası iyi ki hayatıma girmişler.Çünkü geçen sene bu zamanlar hayatım tam bir zindandı.
İlaç başlayalım dediklerinde herkezden nefret etmedim desem yalan olur.E çünkü ben güçlü biriydim bu sorunuda halledebilirdim şimdi ilaç da nerden çıkmıştı? Önce 3 ay dediler 3 ay sonra devam dediler aradan tam 1,5 yıl geçti . Koruyucu ilaç kısmını da tamamladım ama bence bakalım bu günkü değerlendirme nasıl olacak.?
İlaca başladığımda hayatımda planlar vardı, mutlaka 2.çocuğu yapacaktım.Ama olmadı durdurdular.Neden mi??? Çünkü bu benim planımdı gerçekten istediğin bir şey mi dediklerinde , bu sorunun yanıtını hiç düşünmediğimi fark ettim.Çünkü ben planlı yaşamayı sevenlerdenim .Bu sene çocuk yapılacaktı.Sonra düşündüğümde gerçekten bir bebek istiyormuyum diye.Aslında istemefiğimi fark ettim.Hayat planlar üzerine kurulu olmamalıymış çünkü aklın ipleri salınınca toplamak zaman alıyor.
Bu süreçte şunu iyi ki yapmışım dediğim en önmeli şey hayatımda devamlı bir psikolog oldu.çünkü ilaçlı tedavi süresi bitinceye kadar beyni de terapi ile doğru düşünmeye ve olayları doğru yorumlamaya sevk etmek gerekiyormuş.Terapistim bunu yaptı işte.Ona kocaman bir TEŞEKKÜR borçluyum.Şimdi hala panik atak ve anksiyete sorunu olanların çare arayan sorularını okuyorum.Bence eksik parça hala edinilmyen bir terapist. Çünkü öğrenilmesi gereken hayata doğru açıdan bakmak gerektiği.Size bunu sadece iyi bir terapistin sağladığını söyleyebilirm.
Şimdi gerçekten bir bebek istiyorum ama tabi düzeldiyse herşey bence öyle..Bakalım psikiyatristim de bana katılacak mı??? Ne dersiniz...???

11 Temmuz 2012 Çarşamba

EVLİLİĞİN SONU NEREYE VARIR?

Evlenmek, gelin olmak bizim kuşağın en büyük hayalleri arasında yer alamadı.Ama ne zaman ki yaşımız 30 lu yaşları geçmeye başldı işte o zaman hepimiz bu telaşa düşer olduk. Neden mi? E kadın olunca ister istemez bir çocuk da istiyor insan işte o zaman evliliğe geç kalmış olmanın paniği başlıyor insanda.
Ama asıl olan, çıktığınız bu yolun sonunun neye varacağı.Yok hemen aklınıza boşanma vs gelmesin.Benim peşinde olduğun bu işin yaşlılık kısmı.
Yaşlandınız, hayatınız eşinizle hayat mücadelesi, çocuklarınızı iyi yetiştirmenin kaygıları ile suuu gibi akıp geçti..Çocuklar büyüdü, siz emekli oldunuz ve ne başladı?
Yaşlılık, menapoz, hastalıklar ve eşlik eden depresif durumlar.
Peki geçen bunca yılın ardında eşinizin size ne kadar tahammülü kaldı,Sizi yaşlılık döneminizde ne kadar destekler?
Yoksa hep kendi gücümüz kadar mı varız?
Bence evliliğin sonu eşinizi ve kendinizi ne kadar az yoprattığınızla ilgili bence gerçek evlilik 50 sinden sonra başlayıp , ölüme kadar birarada ola bilendir.

10 Temmuz 2012 Salı

Ruhun ince çizgisi

Ben ki yaşayana kadar , mantıkla mantıksızlık arasında bu kadar ince bir çizgi olduğunu bilmezdim. tıpkı ölümle yaşam gibi....
Çizginin mantıksız tarafına nasıl geçtiniz, yada ruhunuzda ki hangi yaralar sizi oraya itti bilinmez.Hoş bu nedenlerin peşinde koşmanın da anladım ki çok da önemi yok.
Çoğu kişiye dikkat ediyorum da ya depresyonda ya panik atak ya anksiyete bozuklu ya da vs vs.
Ya nedir bizi bu kadar yıpratan.Söyleyemediklerimiz mi , yaşayamadıklarımız mı, iyi insan olma çabamız mı, vicdanımız mı.Kime dokunmuş ki kötülüğümüz ...Hepsinin tek ama tek cevabı biziz.. O kadar kaptırmışız ki mükemmel olmaya, iyi evlat, iyi eş, iyi anne, akıllı kadın, kabiliyetli insan, yardımcı vs vs ..Ne kadar çok rolümüz var. e bi yer de de film kopuyor .
Geçen gün bir film izledim Buz devri 4. Diyolog şuydu.
Bütün kıtalar parçalanırken , hayvanlar üzgün ve kaçışırken 2 tip hep mutluydu.Sonunda bir tanesi dayanamadı sordu.
-Ya neden bu kadar mutlusunuz.
Cevap
-Çünkü biz aptalız.
Bazen gerçekten aptal olmak, aptal kadın, işten anlamayan eş inanın daha olumlu sonuçlar verir gibi geliyor:))))) E kafayı bu saatten sonra aldırmak mümkün olmadığına göre..kafanızı biraz kendinize kullanının..Kendi enerjinize sahip çıkın.
Nasıl mı? BABAMIN DEDİĞİ GİBİ "Hayatta bedava sahip olduğumuz tek şey , taşıdığımız canımız" kimsenin onu çıkartmasına izin vermeyin.
Yaşayın ve DUR demesini bilin.Bu hayatı herkes bir defa yaşıyor

2 Temmuz 2012 Pazartesi

EVREN VE BEN

Evrenle tanışmam , Aykut Oğut un kitapları sayesinde oldu. Panik atağın ilk başladığı zamanlarda , panik atağın o korkunç nöbetlerinden çıkmak için pek çok şey önermişlerdi.-
- Kitabu tersten okumak
- 3 rakamlı sayıları çarpmak vs..
Açıkçası hangisi ne kadar işe yarıyodu bilmiyorum bazen hiçbiri işe yaramıyordu açıkçası. Beni tekrar pozitif düşünceye sevk edecek şeylere ihtiyacım vardı.İşte bu sırada AYKUT OĞUT un kitapları ile tanıştım.Sizi bilmem ama bana çok iyi geldi.
Kötüyü beklemek yerine iyi olanı çağırmak..Çünkü ne yazık ki bilinç altı hep tehlike çanları çalarken , o andan çıkacak şeylere ihtiyaç duyuyor insan.Tabi kitabın yazılış amacı bu değildi.Ama açıkçası okumanızı tavsiye ederim.

1 Temmuz 2012 Pazar

HAYATIN KENDİSİ PANİK

Şimdi diyeceksiniz ki bu karamsarlık niye. Aslında yazacaklarım bir karamsarlık değil. Panik ataklarımın arttığı dönemlerde dayanamayıp psikoloğa başladım tabi birde pskiyatriste.Aslına bakarsanız panik atak olmak için bence o dönmelerde elle tutulur hiç bir şey yoktı. Aylarca hep aynı sorunun yanıtını aradım.
-Ben niye bu durumdayım? İyi bir işim, iyi bir eşim , sağlıklı bir oğlum , güzel bir evim, güzel bir arabam var.Hayatımda insanların 3.sayfa haberi olacak bir travmam olmadı.Ya da ne bileyim yazsam roman olur dediğim bir hayatım. Herkez kadar kötü anlar olmuştur. Ve aklımda hep aynı soru 
-Neden ben , beni savuran yıkan bir ruh halindeyim, neden bu sıcak ve soğuk basmaları mide bulantıları ve aklımı mı kaçırıyorum diye biten nöbetler?
-o zaman psikoloğum şunu önermişti ne fark eder sorunun ne olduğu şu andaki durumunu kabul et.
Bana hep sorunu bulsam sanki o ana dönüp yok edebilecekmişim gibi gelirdi.Şimdi gelmiyor, çünkü ne geçmişe dönmek ne yaşananları silmek ne de geri çevirmek mümkün..Mümkün mü? 
Şimdi etrafımı daha iyi analiz etmeye başladım...Bu sene oğlum ve ailemle tatil yapmak istedim.Çünkü çocukluk anılarım hep güzeldi.Ama şunu unutmamak lazım sanırım.Her şey değişiyor , annen , baban ve sen çünkü zaten artık çocuk değiliz. İnsan byüdükçe korkularıda büyüyormuş meğer bunlarla başedemeyince panik de oluyorsun atak ta...Ben şu son dönemde evrene enerji göndermeyi seçenlerdenim.Bazen çok işe yarıyor ...Mutluluk hep yakınımızda , benimki şimdi yanı başımda uyuyor CANIM OĞLUM.Hayata hep sarılın ve gerekenden fazla sorumluluk almayın..

PANİK ANNE TATİLDE:)))

Panik atak teşhisi konduğundan bu güne tam bir yıl geçti. Artık daha iyiyim tabi ilaç henüz hayataımdan çıkmadı.Psikoloğuma ilk ulaştığımda ilaç da devre dışı kalacak çünkü benim devrelerim artık sağlıklı çalışmaya başladı.
Meğer bu sinsi şey hayatımdan çok şey çalmış ama ne yazık ki ben farkında varamamışım hoş çevremdekilerde fark edememiş.:) Beni hep çok hesap yapan olası riskleri en aza indirmeye çalışan biri olarak tanımlamışlardı.Oysa ki, kendimle birlikte onları da kandırmayı çok iyi başarmışım.
Bu senenin en büyük başarısı oğlumla tatile çıkmak oldu.Daha önce eşimden bu teklif geldiğinde.
-Ne gerek var canım sonra hep birlikte yaparız.
-Tekne tatili ne çıkalım çok eğleniriz (eşim)
- Tekne tatili mi? Dar alanda kısa paslaşmalar ne gerek var (ben)
Oysa bu teklifler her geldiğinde aklıma gelen ilk manzara oğluma teknede bir şeyler olma olasılığı ve benim onu asla doktora yetirtirememe düşüncemdi...Bu pinpirik değil arkadaşlar bildiğiniz hastalık...Tabi bunu psikoloğa hatta kendime bile itiraf etmem bir koca yıl aldı.Bana göre temkinli davranıyordum...Hatta insanların bunu garipsemesi benim için tam anlamıyla sorumsuzluktu.
bu korkuları yenmek uzun sürdü...Ya birşey olursa...düşüncesi aklıma gelir gelmez panik atağın o dayanılmaz fiziksel sarsıntısı başlıyordu...Ve kaçış kaçış...
Bu sene ilk defa oğlumu aldım ve tatile çıktım..Ha öyle kolay olmadı ama oldu..Çünkü bir şey olacak ise zaten olacak ve her sorunun bir çözümü var düşüncesini 1 yıldır psikoloğum oturtmayı başardı.
Şimdi tatildeyiz ve mutluyuz...
Umarım sizde başarırısınız